HERŞEY BURDA MI SENCE?
  HİKAYELER
 
Trafik Kazası
merhaba adım aydın sene 2006 yazı başlangıcı bursada ailemle oturuyorum birgün arkadasımın çalıstıgı markete geçtim geziyordum bursanın ünlü bır marketlerınden bırıdır bursalılar bılır nese markete gırdım arkadasımla sohbet edıyordumkı bıan bı bayan

merhaba adım aydın sene 2006 yazı başlangıcı bursada ailemle oturuyorum birgün arkadasımın çalıstıgı markete geçtim geziyordum bursanın ünlü bır marketlerınden bırıdır bursalılar bılır nese markete gırdım arkadasımla sohbet edıyordumkı bıan bı bayan dan gozlerımı alamaz hale geldım onu gorebılmek ıcın sırf markete gıtmeye basladım fakat bayan kımseye bakmıyor vede herzaman markette goremez haldeydım en sonunda arkadasıma soyledım bana anlattı dedıgı kız fırma elemanıymıs okadar cok sasırdımkı hayalımın susleyen bır kadındı sonrasında o markete işe gırdım sadece onu tanımak tanışmak amacıyla vede zorlada olsa tanıstım ona anllattım olanı bıtenı ve sonunda bıraz bıle olsa ıcımde mutluluk vardı çünki konusmustum artık daha fazla gorebılcektım gördümde fakat hesaplamadıgım bırşey vardı oda benım askerlık yapmamıs olmamdı ve sonunda ona soyledım oda bana senı askere gıttıgını gormek benı cok mutlu eder anladımkı oda benı sevıyordu vede sonunda hemen askerlık yolu gozuktu apartopar askere gıttım anlasmıstık askerden sonra vakıt kaybetmeden evlılık hazırlıgı yapıcaktık okadar çok mutluydumkı beni bekleyen dünyalar güzeli birisi vardı acemılık donemı iskenderunda yaptım 30 gun boyunca aradım hıcmı hıc aramamazlık yapmadım sadece aklımda o cebımde resmı ıle gunlerımı bıtırmek ıstıyordum 30 gunluk acemılık sonunda usta askerlıgım istanbul/beykoz a cıktı o kadar cok sevındımkı ona yakınım hafta sonları gorebılcektım vede dedıgım gıbı oldu her hafta sonu olmasada gordum bu arada askerlıgım gemı de yaptıgım ıcın herzaman gorememe olasılıgı vardı gemı hep alargada denızın ortasında kalıyordu aylar geçti gunler bıtmk bılmedı takı dayanamadıgım zaman oldu ama sıktım dısımı bıtırmek ıcın cok ugrastım sevdıgım o nazlı yarımı okadar cok ozlemıstımkı gunlerım artık ızdırap olmustu aylardan aralık ayını beklıyordum sene 2008 tanıstıgımız yıllar cok guseldı ama askerlık benı ondan koparmıstı sankı goremmezlık ıcımde bır hasret vardı anlatamadıgım ve sonun da askerlıgımın bıtmesıne uc hafta kalmıstı ıznım herseyım bıtmıstı onu gorebılmek ıcın dunyaları verebılcek bır durumdaydım ama askerlık geçektende bağlıyordu ınsanı ve yıne telefonla her gun arıyordum onu okadar cok sevmıstımkı gunlerım gecelerım onun hayalıyle gecıyordu askerlıgımde bırgun aradım telefonu kapalı ıdı ogun o şekılde geötı ertesı gun bırdaha aradım yıne kapalı askerlıgım bıtmesıne ıkıbucuk hafta vardı ulsamıyordum artık nesekı bıraz merak olsada ıcımde hergun aradım ama ulsamadım ve sonunda askerlık gorevıı anlımın yuzuyle bıtırmıstım hemen bursaya gectım yıne o markete gectım ona suprız yapabılmek ıcın ama markete gectım arkadaslarım benden kacıyor bana soguk davranıyordu sankı bırsey yaptımda soylemıyolar sukrıyemı sordum cevapları yoktu bırseymı oldu dedım bana verdıklerı cevaap benı kahrettı uç hafta gıttıgı marketen çıkışta daha 16-17 yaşındakı erkek akrabası almaya gelmıs canımın ıcıyle dertlesmek ıstemıs sevgılısınden ayrılmıs abla olarak sevdıgımden nasıhat almak ıstıyormus ve beraber gelırken bursaya kullandıkları araba dıreksıyon hakımıyetsızlıkten şarampole yuvarlanmış canımın içi vefat etmış bana soylemıyolar


.
Devamı
 
Bir Günde Oldu
Acile kaldırılıp kardiyak kalp hastalıkları katına yerleştirilmişti. Uzun saçları, tıraşsız suratı, pisliği, tehlikeli şişmanlığı ve sedyenin alt rafına atılmış siyah motosiklet ceketiyle, bur parlak mozaik zemin, çalışkan, üniformalı personel ve

Acile kaldırılıp kardiyak kalp hastalıkları katına yerleştirilmişti. Uzun saçları, tıraşsız suratı, pisliği, tehlikeli şişmanlığı ve sedyenin alt rafına atılmış siyah motosiklet ceketiyle, bur parlak mozaik zemin, çalışkan, üniformalı personel ve katı enfeksiyon kontrol işlemlerinin steril dünyasında o bir yabancıydı. Kesinlikle dokunulmayacak olanlardan. Bu insan eti öbeği önlerinden geçerken görevli hemşireler gözleri fal taşı gibi açılmış onu izliyor, her biri ürkek ürkek baş hemşire Bonnie’ye bakıyordu. Söze dökmedikleri, ama yalvarırcasına ilettikleri mesaj “Bunu alacak, yıkayacak ve ona bakacak kişi ben olmayayım”dı. Bir önderin, tam bir meslek erbabının gerçek göstergelerinden birisi, akla gelmeyeni yapmaktır. Olanaksızla uğraşmaktır. Dokunulmayacağa dokunmaktır. Bonnie, “Bu hastayı ben istiyorum” dedi. Bu, bir baş hemşire için olağandışıydı – hiç alışılmadıktı, ama insan maneviyatına hayat veren, onu iyileştiren ve yücelten kaynak işte oydu. Bonnie kauçuk eldivenlerini takıp, bu devasa, hiç de temiz olmayan adamı yıkamaya hazırlanırken yüreği sızladı. Ailesi neredeydi acaba? Annesi kimdi? Küçük bir çocukken nasıldı? Çalışırken, usul usul bir şarkı mırıldanıyordu. Bu, adamın hissediyor olduğunu bildiği korkuyu ve utancı yatıştırıyor gibiydi. Sonra tuhaf bir arzuyla “Bugünlerde hastaların sırtlarını keselemek için zamanımız olmuyor, ama bunun sana çok iyi geleceğine bahse girerim” dedi. “Kaslarının gevşemesine ve iyileşmene yardım edecek. Buranın bütün amacı bu değil mi... İyileştirmek.” Şişman, pul pul olmuş kırmızı deri, yıkıcı bir yaşam tarzının ipuçlarını veriyordu: Muhtemelen yemek, içki ve uyuşturucu bağımlılığı. Bonnie bu gergin kasları ovarken, mırıldanıyor ve dua ediyordu. Büyümüş, haşin bir yaşam tarafından reddedilmiş ve düşmanca, zorlu bir dünyaya kabul edilme mücadelesi veren bir erkek çocuğun ruhu için dua ediyordu. Finalde ılık losyon ve bebe pudrası vardı. Görüntü neredeyse gülünçtü; losyon ve pudra, bu kocaman, yabancı yüzeyle nasıl da bir tezat oluşturuyordu. Adam sırt üstü dönerken yanaklarından yaşlar süzüldü ve çenesi titredi. Şaşırtıcı güzellikteki kahverengi gözleriyle Bonnie’ye bakıp gülümsedi ve titrek bir sesle şöyle dedi: “Yıllardır kimse bana dokunmamıştı. Teşekkür ederim. İyileşiyorum.”

Devamı
 
Yaş 35
Otuzbesime bastim gecen hafta... Ilk yari bitti: Hayat:1...Ben:0 Ama belliydi boyle olacagi... Nicedir baslamisti belirtiler: Yolda cocuklar "Amca su topu ativersene" diye seslendiklerinde kuskulanmistim ilkin... Sonra saclarimdaki beyaz teller te

Otuzbesime bastim gecen hafta... Ilk yari bitti: Hayat:1...Ben:0 Ama belliydi boyle olacagi... Nicedir baslamisti belirtiler: Yolda cocuklar "Amca su topu ativersene" diye seslendiklerinde kuskulanmistim ilkin... Sonra saclarimdaki beyaz teller tescilledi yari yolun ufukta gorundugunu... Baktim, lise fotograflarim sararmis, sinif arkadaslarim yaslanmis. Es dost sohbetlerinde saglik ve cocuk konusulur olmus, seyahat ve ask yerine...Gok gibi gurlemeye aliskin muzik setimin ses dugmesini kisar olmusum,icimdeki ucurtmanin ipini cekercesine... "Bizim zamanimizda" diye baslayan nutuklar atmaya baslamisim mezuniyet torenlerinde-hayret! Daha dun degil miydi benimkisi?-Yillar yili dudak buktugum "olumden sonra hayat"masallarina kulak kabartmaya baslamisim gizliden gizliye... Iple cektigim Haziranlara sirt cevirmisim.Haziranda dogmus Yasamin orta sahasina girmisim.. irkilmisim... Ruhumun ikizleri ikizler burcu yine cekistiriyorlar kollarimdan. Biri "Daha ne gordun ki" diyor yuzunde papatyalarla; "Asil simdi basliyor hayat...! Bundan sonrasi rahat!" Lakin "Buydu gorup gorecegim" diye efkarlaniyor oteki..."Ikinci yari gecer hizla yaslanirsin zamanla... "Yasi genc olanlar 35e uzak durduklarini sanarak "sahi oldu mu o kadar? Hic gostermiyorsun" tesellisindeler... 35le coktan tanisanlarsa "hayat hosgeldin" pankartlariyla karsilamadalar...Ilk yari sadece bir isinmaymis meger: Asil ikinci yarida anlasilirmis tadi, hayatin... kavganin... askin... Bense saskin... devre arasi bilancolarindayim.Son donemde, kimbilir kac kez eski aniyi yarali ele gecirdim,bellegimin derinliklerinde...? Kimbilir kac kez kendime yakalandim, kendimden kacarken... ve sustum vicdan sorgularinda Aksi sedamla bile dertlesmedim. Meger ne yaman seruvenmis hayat? Bazen yediverengulleri gibi bereketli... Sanki hayat degil, Korfez krizi mubarek: Bir koyup,bes aliyorsun... Yasiyor, seviyor ve seviliyorsun... Bazense kitliktan kiriliyor ortalik. sasip kaliyorsun...Oysa-herkes bilmezden gelse de- skoru belli oyunun: 30larda dedeni ve nineni kaybediyorsun. 40larinda anneni ve babani... ve 70inde kendini... simdi devre arasi yolun yarisi... Bugune dek ancak tanistik hayatla...Ben ona kendimi tanittim... O bana kendini...Gogsume madalya gibi dizdim hatalarimi... Zaferlerim onlar benim...Olgunlugumun yapitaslari... Ve derin bir yara gibi sakladim basarilarimi...Asansor cikarken yukari, donup bakmadim asagi...Donmesin diyebasim... Ben istikballe arkadasim... Ne var ki hersey yarim...Hayat da yarim, sevdalar da... Daha diyeti odenmedi sevinclerin...Ihanetlerin hesabi sorulmadi... Nazimin dedigi gibi Kopardim portakali dalindan. Ama kabugu soyulmadi. Sevdalara doyulmadi...Doydum" diyen gormedim ki ben zaten... Lakin gel de zamana anlat bunu...Sahi nedir bu telas, bu kin? Sanki oluye can yetistireceksin. Baktim ikinci yari kapida... ve hayatin ceza sahasi yakin... Doldurdum bir kara kutuya 35 yilin hesabini. Acilar, sancilar bir cekmecede, sevdalar digerinde... Bir yerde huzunler ve korkular, bir ustte sevincler ve zaferler Kat kat, dizi dizi dizdim kullanilmis takvimlerimi...Sabirla kapattim kutuyu, sevgiyle muhurledim agzini... Ilk yari bilancom o benim: Yanginda ilk kurtarilacak...kazada ilk acilacak... Yarimlar tam oldugunda kara kutuyu acip bakanlar teshis koyacaklar halime... "cok mutlu olmus, fazla yuksekten ucmus zavalli" diyecekler, ya da "sebepsiz alcalmis. Bile bile vurmus kendini daglara..."Fakat kara kutu ancak bir kismini soyleyecek hikayenin...Kalani benimle gelecek... Daglarin yamaclarina savuracagim en mahrem hatiralarimi. Reyhanlar saklayacak sirlarimi...Skoru bir tek Ege in sulari bilecek... Denize kavusabilirse eger icimdeki nehir... Hayat:0...Ben:1

Devamı
 
Fısıltı ve Tuğla
Genç ve başarılı bir yönetici, yeni Jaguarıyla bir mahalleden hızlı bir şekilde geçiyordu. Parketmiş arabaların arasından yola aniden çıkabilecek çocuklara dikkat ediyordu ve bir şey gördüğünü sanarak yavaşladı. Arabayla caddeden yavaşça geçerken

Genç ve başarılı bir yönetici, yeni Jaguarıyla bir mahalleden hızlı bir şekilde geçiyordu. Parketmiş arabaların arasından yola aniden çıkabilecek çocuklara dikkat ediyordu ve bir şey gördüğünü sanarak yavaşladı. Arabayla caddeden yavaşça geçerken hiç bir çocuk göremedi fakat, arabasının kapısına bir tuğla atıldığını farketti. Aniden arabasını durdurarak tuğlanın fırlatıldığı yere geri döndü. Arabadan indi, orada bulunan küçük bir çocuğu tuttu ve onu parketmiş bir arabaya doğru iterek bağırmaya başladı: Bunu neden yaptın? Sen de kimsin, ne yaptığının farkında mısın?. İyice sinirlenerek devam etti: Bu yeni bir araba ve atmış olduğun bu tuğla bana çok pahalıya malolacak. Bunu neden yaptın? Çocuk yalvararak cevap verdi: Lütfen efendim. Çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim bilmiyordum. Eğer tuğlayı fırlatmasaydım kimse durmazdı Parketmiş bir arabanın arkasına işaret ederken çocuğun gözyaşları çenesine süzülüyordu. Ağabeyim kaldırımın kenarından yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü, ben onu kaldıramıyorum. Lütfen onu tekerlekli sandalyesine oturtmam için bana yardım eder misiniz? Benim için çok ağır. Bu durumdan son derece duygulanan genç yönetici, boğazında büyüyen yumruyu zar zor da olsa yutkundu. Yerdeki genç adamı kaldırarak, tekerlekli sandalyeye geri oturttu. Mendiliyle, çizik ve yaraları sildi ve genç adamın ciddi bir yarası olup olmadığını kontrol etti. Küçük çocuk genç yöneticiye dönerek teşekkür ederim efendim, Tanrı sizden razı olsun dedi. Genç yönetici, küçük çocuğun, ağabeyini kaldırımdan evine doğru götürmesini izledi. Bulunduğu yerden arabasına geri dönmesi oldukça uzun sürmüştü. Uzun ve yavaş bir yürüyüştü. Genç yönetici, kapıyı hiç tamir ettirmedi. Kapıda oluşan çöküşü, hayatını birisinin kendisine tuğla atmasını gerektirecek kadar hızlı yaşamaması gerektiğini hatırlatması için öylece bıraktı. . . . Tanrı, ruhunuza fısıldar ve kalbinize konuşur. Bazen, dinleyecek kadar zamanınız olmadığında ise, size bir tuğla fırlatır. İster fısıltıyı, ister tuğlayı dinleyin. Bu sizin tercihiniz. !

Devamı
 
isimsiz Sevgiler
Bize sevmesini öğretmediler sevgili,bize hep sevgiyi saklamasını öğrettiler. Hep bekletmeyi.,. hep ertelemeyi... bu yüzden biz kiminle birlikteysek bir diğerini ama hep uzakta olanı özledik, hiç dinmedi doyumsuzluğumuz, biz hep uzaktakini sevdik sevg ...

Bize sevmesini öğretmediler sevgili,bize hep sevgiyi saklamasını öğrettiler. Hep bekletmeyi.,. hep ertelemeyi... bu yüzden biz kiminle birlikteysek bir diğerini ama hep uzakta olanı özledik, hiç dinmedi doyumsuzluğumuz, biz hep uzaktakini sevdik sevgili...yanımızdakini değil, odamızın duvarının arkasındakini değil, birşeyler paylaştığımızı değil,uzaklardakini, ulaşamadığımız kadar uzaklardakini sevdik...Yanımızdakileri kırıp geçirdik,incitip üzdük de, hep ulaşamadıklarımıza sakladık söyleyemediğimiz o güzel sözleri... Özlediğimiz sevgiden delice korktuk biz sevgili. Sevmek bizim için sınırlarımızdan hiç çıkmamaktı. Kendi sınırlarımızda sevmek hep kapana kısılmaktı.Bu korku yüzünden hep karşımızdaki insanların sevgisini eksik bulduk,küçümsedik onların sevgisini,yeni heyecanlar arama isteği vardı.Bir kişide takılı kalmak ne kadar basit diyorduk. Gözümüz hep uçan kuşlardaydı.Yüksek dağların en tepesinden bakıyorduk insanlara biz. Sorun bizdeydi sevgili. Sevgiye inançsız olan bizdik...Bir insan bizi sevmeye başladığında,yenildiğinde sevgimize;ondan uzaklaşır, nasıl da tiksinirdik sevgilerinden biz. Ama bizden biraz uzaklaşmaya görsünler onları yana yakıla nasıl da arardık. Çünkü biz sevilmeye alışmıştık, hatırlasana nasıl da ihtiyaç duyardık seslerine, kokularına. Kaybolmuştuk dağıttığımız sevgilerde. Kim bizi seviyordu, biz kimi seviyorduk. Sınırlar erir, karışırdı herşey. Öksüz sahipsiz bir sevgimiz vardı ama onu kime vereceğimizi şaşırdık. İnanırlardı bize,inanırlardı o öksüz, sahipsiz, başıboş sevgimize. Çünkü çevremizdeki herkes o kadar hasretti ki sevgiye...Çünkü onlar da bizim gibi sınırlar içinde büyümüşlerdi. açılamıyorlardı,kendilerini tanıyamadan çıkamazlardı, sınırdan izinsiz çıkış yoktu bize,sevgiye geçit yoktu.Kaç zamandır kendimizi kandırdık sevgili. Kimi sevenler şarkılarda yaşatır sevdiğini,kimi eski cüzdanındaki eski, soluk bir resimde, kimi ise hayallerle süslediği sınırlı dünyasında anlatacak çok şeyleri yoktur.Çok olan sadece çektikleri acılardır sınırlı dünyalarında.Bunu bilirler sevgili,ama kıramazlar zincirleri. Aşkı,sevmeyi,sevilmeyi kendimizi adamayı o kadar çok özlemişken,aynı zamanda ikiyüzlülükte içimize işlemişti.Kendimden biliyorum,gözümüzde hayatımızın zerre kadar önemi yoktu.Gerektiğinde hayatımızı hiçe sayacak kadar kahraman ama bir o kadar da yalancı ve riyakardık sevgili. Patlayıcı bir madde gibi taşırdık sevgileri.Kaygı dolu,ürküntü dolu bir sır gibi taşırdık sevgileri.Okuduğumuz yoksulluk romanlarında,gözyaşlarıyla seyrettiğimiz filmlerde anlatılan kahramanların hayatlarından daha berbattı hayatımız aslında.Ama kendimize duymadığımız şefkati onlara duyardık...Birbirimize ne kadar ne kadar üzüldüğümüzü gösteremediğimizden,birbirimizin derdine yeterince eğilemediğimiz için bu filmlerdeki kahramanların hayatlarına ağlardık doyasıya.... Aslında birbirimizi çok sevmek istiyorduk,ama nedense çok utanıyorduk bundan ve hep erteliyorduk.Yürürken sokakta karanlıklar eşlik ederdi yalnızlığımıza.Sokağın sonunda o gökyüzünün yalancılığı bizi de vururdu kaybolan o sahipsiz aşklarıda... Biliyormusun bugüne kadar hep seviyormuşum gibi yaptım ben.Aslında onları tanımıyordum ben,ama yinede ihtiyacım vardı sevgilerine .Bağışlasınlar beni ve unutmasınlar,onlar adına onlardan daha çok acı çektim ben... Bir tek seni tanıyorum aslında ben...Bir tek seni... Dinliyorum anlat hadi...Demek sonsuza dek kaçıyormuş insan kendisinden......




Okunma : 544 // Aldığı Oy : 19 // Gönderen : Anonim
Oy Ver :
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Devamı
 
Dost ve Düşman
Gunun birinde kis gelince sicak ulkelere gitmek istemeyen bir minik serce varmis. Havalar sogumaya baslayinca minik serecenin tum arkadaslari sicak ulkelere gitmisler fakat bizim minik serce gitmemis. Havalar oyle sogumus ki minik serce soguktan do .

Gunun birinde kis gelince sicak ulkelere gitmek istemeyen bir minik serce varmis. Havalar sogumaya baslayinca minik serecenin tum arkadaslari sicak ulkelere gitmisler fakat bizim minik serce gitmemis. Havalar oyle sogumus ki minik serce soguktan donmak uzereyken o da sicak ulkelere ucmaya karar vermis ve sicak ulkelere dogru ucmaya baslamis. Ama hava oyle sogukmus ki minik serce ucarken soguktan kanatlari donmus ve bir tarlanin ortasina dusmus. Minik serce tam sonunun geldigini dusunurken oradan gecen bir inek uzerine pislemis. Minik serce bu tezegin sicakligiyla tekrar canlanmis ve civildamaya baslamis. Minik sercenin sesini duyan bir kedi minik serceyi tezegin icinden cikartip temizlemis ve bir guzel yemis. BU HIKAYEDEN CIKARTILACAK DERSLER 1- Senin kafana sican herkez dusmanin olmak zorunda degildir. 2- Seni bokun icinden cikartan herkez de dostun olmak zorunda degildir. 3- Bokun icinde rahat ve mutlu isen sesini cikarma.

Devamı
 
Papatyam
Ne lüks arabalar ne sporlar... Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neşeli cığlıklarını duyarak ha düştük ha düşeceğiz diye... Ünlü bir şarkıcı olup, herkesin beni dinlemesini degil,taşlı bir kıyıda, ateşin önünde, fısıldamak istiyorum şarkım

Ne lüks arabalar ne sporlar... Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neşeli cığlıklarını duyarak ha düştük ha düşeceğiz diye... Ünlü bir şarkıcı olup, herkesin beni dinlemesini degil,taşlı bir kıyıda, ateşin önünde, fısıldamak istiyorum şarkımı sana makamlı makamsız.. Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.İnan arabesk değil, yarım ekmek kaşar üstü kola paylaşmak istiyorum seninle... Tüm kitaplari okuyup, yazarlarıyla tartışmak değil, gece yatağımızda sarmaş dolaş, okuyup tartışmak bir kitabı. Senin fikirlerinle benimkileri yoğurmak, benimkilerle seninkileri... Bir sır vereyim sana, insanlar bilmiyorlar ama; ruh sevişir bedenden önce. Geceler bizim. Ne su yatagı, ne mobilya, yatak odasında... Yer yatagı sıcak gelir hep bana, ve çiçek, aldırma odayı oksijensiz bırakır çiçek diyenlere. Onlarca yastık istiyorum, yatak odamıza rengarenk, aldırma zevksiz olur diyenlere. Zevkli, içten duygu anlatımıysa, herhangi bir konuda; zevksiz birşey yapamayız... O kadar yoğunki duygularım sana.... Ne lüks villalar istiyorum onlarca odalı, ne dev malikane, ne yalı. Duvarı olsun yeter metrekaresi önemli değil... Bak bir sır daha sana, eşlerin mutluluklarını, huzursuzluklarını, karakterlerini, geçmişlerini bir evin duvarı anlatır. Bomboşsa duvarlar, ruh yoktur ikisinde de... Sadece yetmiş seksen yıl yaşayacaklardır zaten. Bizim, fotograflarımız olacak en sevgili anlarımızda çekilmiş, mutlaka gülerken. Senin bana, benim sana hediyelerimiz olacak asılan, çirkinde olsa kendi elimiz değmiş resimler. Belki alçı kalpler, belki bir senin bir benim boyalı ellerimizle kaplayacağız duvarımızı rengarenk.. Duvarlarımız yalan söylemeyecek, buram buram yaşam sevgisi kokacak... İnsanlar mutsuzlar sevgili, herşeye açlar ve doyumsuzlar... Bense, bir tek seni istiyorum, bir tek seni... Çünkü, sen benim herşeyimsin papatyam....

Devamı
 
Yetinmesini Bilmek
Dunyalar guzeli bir kiz varmis.Bu kiz oyle guzelmis ki cok uzak sehirlerden ve ulkelerden cok zengin ,cok yakisikli,asil pek cok delikanli onu gormeye gelirmis.Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi nice sovalyeyi reddeden guzel kiz kimseleri beg

Dunyalar guzeli bir kiz varmis.Bu kiz oyle guzelmis ki cok uzak sehirlerden ve ulkelerden cok zengin ,cok yakisikli,asil pek cok delikanli onu gormeye gelirmis.Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi nice sovalyeyi reddeden guzel kiz kimseleri begenmezmis.Bu arada ayni kasabada yasayan ve bu kiza asik olan genc bir delikanli da bu kizi istemis.Ama kiz onu da reddetmis. Aradan uzun yillar gecmis.Bizim delikanli kasabadan ayrilmis.Kendine baska bir hayat kurmus ve evlenmis,coluk cocuga karismis. Bir gun yolu bir zamanlar yasadigi guzel,kucuk kasabaya dusmus. Orada tanidik birine rastladiginda aklina bir zamanlar orada yasayan dunyalar guzeli kiz gelmis ve ona ne oldugunu sormus. Yasli adam onunde gul bahcesi olan bir evi gostererek kizin evlendigini soylemis. Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmis olan kizin kocasini pek merak etmis. Bir gun gizlenip kocasini evden cikarken gormus. Kizin kocasi sisman ,kel ve cirkin mi cirkin bir adammis. Ustelik zengin bile degilmis. Cok merak eden adam kocasi gittikten sonra evin kapisini calmis. Kiz kapiyi acinca kendini tanitmis ve neden boyle bir adamla evlenmis oldugunu sormus Kiz da ona arkasindaki gul bahcesinden en guzel gulu koparip getirirse cevabi verecegini bu arada tek sartinin bahcede ilerlerken geriye donmemesi oldugunu soylemis. Adam da bunun uzerine yuzlerce guzel gulun oldugu bahcede ilerlemeye baslamis. Birden cok guzel sari bir gul gormus. Tam ona dogru egilirken biraz ilerde kocaman pempe bir gul gozune carpmis. Tam ona uzanirken daha ilerde muhtesem guzellikte kirmizi bir gul goncasi gormus. Derken bir de bakmis ki bahcenin sonuna gelmis ve mecburen oradaki bir gulu koparip kiza goturmus. Bahce! nin en guzel gulunu getirmesini beklerken kiz bir de ne gorsun yapraklari solmus ciliz bir gul. Bunun uzerine adama donen kiz soyle demis; Bak gordun mu ? Her zaman daha iyisini bulmak isterken omur gecer ve sen en kotusune razi olmak zorunda kalirsin. Bu yuzden genclik gitmeden elindekiyle yetinebilmeyi ogrenmek gerekir."

Devamı
 
Anne ve Bebeği
Bebegimi görebilir miyim" dedi yeni anne. Kucağına yumusak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeginin minik yüzünü görmek için kundağını açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan b ...

Bebegimi görebilir miyim" dedi yeni anne. Kucağına yumusak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeginin minik yüzünü görmek için kundağını açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya basladi. Bebeğin kulakları yoktu... Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmedigi, sadece görünüsü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula basladi. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu... Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı; Ağlayarak "Büyük bir çocuk bana ucube dedi..." Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafindan seviliyordu ve oldukça da basarili bir ögrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her zaman ona "Genç insanların arasina karışmalısın" diyordu, ancak aynı zamanda yüreginde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. Delikanlinin babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu ile ilgili görüştü; "Hiçbir şey yapılamaz mı?" diye sordu. Doktor "Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir" dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. Iki yıl geçti bir gün babası "Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır" dedi. Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçmisti, bir gün babasına gidip sordu: "Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım... Bir şey yapabilecegimi de sanmıyorum" dedi Babası, "fakat anlaşma kesin, şu anda ögrenemezsin, henüz degil..." Bu derin sır yillar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açıga çıkma zamanı geldi... Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavasça annesinin başına elini uzanttı; Kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye dogru itti; annesinin kulakları yoktu. "Annen hiçbir zaman saçın kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu" diye fısıldadı babasi "..ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?" Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir! Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir... Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir!

Devamı
 
Gitarcının Aşkı
Sabah erkenden gitarını alıp evden çıktı...posta kutusu boştu gene. Yoo, hayır. Beyaz birşeyler vardı. Kalbi hızla çarparken, kutuyu açıverdi.Elektrik faturası gelmişti...hem de herzamankinden "hoş" bir miktarda...Başka birşey olmadığını bildiği hald ...

Sabah erkenden gitarını alıp evden çıktı...posta kutusu boştu gene. Yoo, hayır. Beyaz birşeyler vardı. Kalbi hızla çarparken, kutuyu açıverdi.Elektrik faturası gelmişti...hem de herzamankinden "hoş" bir miktarda...Başka birşey olmadığını bildiği halde, gene kutunun içine bakti...Bo$...Dışarısı, ne soğuk ne de sıcak...kapalı bir havaydı.Yağmur yağmaması için dua etti...şemsiye evde kalmıştı ne de olsa...Karşıya geçmek için trafik lambalarının yanında durdu...önünden son sürat geçen araba, bütün çamuru sıçrattı...en sevdiği siyah pardesüsü de batmıştı...karşıya geçti.Karnı açtı...Her pazar sabahı uğradığı cafeye gitti..."tadilat nedeniyle kapalıyız" yazısını okurken, gülümsedi...aklına mezar taşına yazılabilecek bir şey geldi "Tadilat nedeniyle öldü...açlıktan"...neyse dedi kendi kendine" o kadar da aç değildim"...sonra bi yerlerde yerim diye düşünerek yürümeye başladı. Derken yanından geçen bir grup çocuk, ona sertçe çarptı. Yere yığıldı.Karşısında, evin balkonunda oturan bir grup genç kız, gülüyorlardı...ona gülüyorlardı...Ayağa kalkarken, cebindeki bozuklukların düştüğünü farketti. Herbiri ayrı bir yöne yuvarlanıyor...çatlaklardan, deliklerden düşüp kayboluyordu.Parası da gitmişti.Bi gitarı, bi de canı vardı...Yemek yiyecek,eve gidecek parası kalmamıştı...yorgundu. Mektup yazmayan, arayıp sormayan, çok sevdiği o kızla bir zamanlar gittikleri parkı hatırladı...orada küçük çocuklar bileklik, kolye gibi hediyelik eşya satarlar...müzisyenler maharetlerini gösterir, para kazanır,kızlara hava atarlardı...Parktaki o eski nese kalmamıştı.Yolun kenarına geçti. Elindeki gitar çantasını yere koydu. Gitarını çıkarıp, o "en" hüzünlü besteyi çaldı...sonra, o kıza bestelediği parçayı...ve bir başkasını...ve bir başkasını...çaldı...çaldı. Kulağına gelen takırtı sesleriyle kafasını kaldırdı. Gitar çantasına para dolmaya başlamıştı. Sonra, neşeli bir parça çaldı...para geldikçe,şarkılar daha bir hareketli, daha bir neşeli oluyordu...Güneş batmaya başladı... İleride zabıtalar göründü...daha fazla kalamazdı orada.Gitarı çantaya koydu ve kalktı...eve gidecek, yemek yiyecek parası vardı... belki kirayı hala veremeyecekti, bu ay...ama, hiç değilse düşürdüğünü karşılıyordu bu miktar... Derken yağmur başladı...Eve daha çok var, diye geçirdi içinden. Ne zordu hayat!Yağmur altında yürümeyi severdi...ama yalnızken değil.Yalnızken,daha bi ağır yağıyordu sanki yağmur...Daha bir soğuk... Eve vardığında, kuşu öterek karşılamadı onu...sessizlik dolu ev, o an ürpertti...kafesin yanına gittiğinde, minik kuşu kafesin tabanında yatıyordu hiç kıpırdamadan...öylece..."ölüm" dedi..."sürprizleri seviyor" Islak giysilerini çıkardı...kuş gibi o da ölecekti, bu sefil hayatta. Gitar çantasını açtı, kalan bozuklukları almak için. Arada beyaz bir kağıt gördü...Açar açmaz, yazı tanıdık geldi...o beyaz ellerin yazdığı notu okurken, önce heyecanlandı, sonra üzüldü...Notta: Demek hala bizim parçamızı çalıyorsun...ve yine çok hüzünlü bir şekilde. Beraber aldığımız kuşları hatırlıyor musun? Bendeki bu sabah öldü...ayrılığa dayanamadı herhalde...ama, biz insaniz, dayanabiliriz degilmi? Yarın gidiyorum bu şehirden...kendine iyi bak...hoşçakal! Anladı o an, işlediği hatayı...ne kadar da bencil olmuştu bugüne kadar. O bu şehirdeydi...ve hiç aramamıştı...o arar diye. Şimdi aynı şehirde bile olmayacaklardı. Gün batışını aynı anda izleyemeyecek, aynı ortamda aynı havayı solumayacaklardı...ama, o da affetmezdi ki...yoksa eder miydi?Dal rüzgarı affeder, ama kırılmıştır bir kere, diye geçirdi içinden...Kapı çaldı...ne de çok istedi o an için, kapıdakinin o olmasını...Bu nedenle açmadı kapıyı...o umudu taşımak istedi hep içinde...sonra uykuya daldı...uyanmamak üzere...

Devamı
 
   
 
!!!!!ChAT ViDeO OyUn Ve FuTbOlA Daİr HeRsEy!!!!
!!!!CHAT VİDEO FUTBOL MAÇ İZLE!!!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol